Bir imajı okumak = bir okumanın imajı (mı?)




prologue:
Bir imajı (içerdiği çoğul alt metinler üzerinden çok katlı okumalar tekniğiyle) okumak, bir okumanın (zihinde / muhayyelede / mutasavverede oluşturabileceği çoğul alt anlamları resmeden imajların toplamına denk olan) görsel algısına / imajına denk midir? Bunu mercek altına almaya çalışacağım.

Her şeyden önce şunu teslim (ve de itiraf) etmek durumundayım: yukarıdaki illüstrasyonu, salt onu çok beğendim ve paylaşmak için de engel olamadığım bir arzu hissettiğim için değil, aynı zamanda da o, aşağıdaki satırların neşvünema bulmalarının ebesi, tetikçisi ve müessiri olduğu için aldım buraya (i). 

'İyi güzel de Ziyaver Şencan, kim çizmiş bunu; çizen sanatçının amacı neymiş; bir de, kaynağı nedir bunun?' denilecek olursa, buna verilecek cevabım şudur: 'kim olduğunu, niçin çizdiğini bilmiyorum; ancak, imajın menşeini, en azından benim gördüğüm kaynağı paylaşabilirim. Ve nitekim işte paylaşıyorum:
http://www.radikal.com.tr/kultur/yilin_en_fenasi_gulyabani-1317658'

Plato'nun 'Mağara metaforu'nu temsil eden bir görsel.
Ne yazık ki yapan sanatçının ismini kaydetmemişler. En azından ben bulamadım, bu yüzden de zikredemiyorum onu.

Niye hoşlandığıma, bu illüstrasyonu paylaşma ihtiyacını niçin duyduğuma gelince.....

Bunun nedeni ilkin formel kökenlidir. Bu ne demek? Şu: Desen çizmeye çalışan birisi olarak, bu gibi illüstrasyonlara duyduğum ilginin ilk ayağı, onun içeriğinden bağımsız olup, grafik başarısıyla, estetik - sanatsal olgunluk düzeyiyle irtibatlıdır. Paylaştığım illüstrasyon bu bakımdan oldukça başarılı gözüktü bana.

Mezkûr ilgimin diğer bileşeni ise onun iddia, ima ve ifadeye çalıştığı içeriğiyle - mesajıyla bağlantılıdır. Yukarıdaki illüstrasyona olan ilgime bu açıdan yaklaştığımda, bunun gerekçesi; bahse konu grafik eserin bana çok katlı, çok anlamlı, çok alt metinli gözükmesi; bir diğer ifadeyle, onu çoklu okumalara müsait bir antite şeklinde algılamamdır. 

Bir Toulouse Lautrec afişi.
Şimdi gelin birlikte, yukarıdaki illüstrasyonu bahse konu çoklu okuma tekniğiyle deşifre etmeye çalışalım. Bahse konu illüstrasyonda kadınların algısını, idrakini, şuurunu kapatan / karartan' kolların sahipleri bellidir: erkekler. Öte yandan, erkeklerin gözlerini kapatan ve kadınların gözlerini kapatan kolların repkikası olan kolların kadın bedenlerinin uzantısı olup olmadıkları net değildir. Altı çizildiği üzere, bunların da erkeklere ait olması, erkek egemen toplumun çürümüş, zorba ve gerçekleri örten yıkılası bir düzen oluşuna referans veren feminist bir okumayı davet eder niteliktedir. Bütün kadın figürlerinin bir tek kadının ve bütün erkek figürlerinin de tek bir erkeğin replikaları olmasından hareketle, 'post-modernist' ya da 'meta-modernist' diye tasvir ve tasvif edilebilecek olan aktüel uğrakta (verili tarihsel moment), sistemin insanları nasıl da mekanik / tekdüze / üniform / kişiliksiz / ruhsuz kıldığına referans veriyor olabilir. Bu, bir diğer bakış açısıyla, medyanın bizi nasıl manipüle edip 'varoluşun esasında ne şekilde olup bittiği hakkında körleşmemiz'e yol açtığının da altını çiziyor olabilir pekalâ. Mercek altına aldığımız illüstrasyona dair yaptığımız bu çoklu okuma teşebbüsü bizi, dil dediğimiz 'kurgusal hapishane' ve 'sağduyu' diye isimlendirdiğimiz 'deli gömleği'nin bizimle hakikat arasında nasıl da perde oluşturduğuna dar de sorgulama imkânı yaratmaktadır. Buna göre bu illüstrasyon, 'insanlığın tamamının ya da önemlice bir kısmının, tarihin başından ya da belli bir evresinden itibaren, Matrix Triology'de tasvir edilen fiktif kozmosu andıran bir sanal gerçeklik içine hapsedilmiş olabileceği opsiyonuna / olasılığına'; 'insanlığın, Plato'nun 'mağara metaforu'nu andıran bir toplu yanılsamanın pençesinde olabileceği ihtimaline' de işaret ediyor olabilir diye düşünüyorum.

İsteyen yukarıdaki tespitleri, aşırı çalışan bir hayalhanesinin çok da sağlıklı olmayan üretimleri olarak; ya da, bir imajın (görselin) aşırı yorumu zemininde gerçekleştirilmiş bir abartılı okuması şeklinde değerlendirebilir. Bu yaklaşımların benim açımdan hiçbir mahsuru bulunmamaktadır. Zirâ, bu kabil duruşlara karşı söyleyebileceğim bir sürü lâkırdıdan, serdedebileceğim çok sayıdaki görüşten birisi de şöylesi bir 'contre-position'dır: kimi felsefi akımların post-postmodernizm, ya da metamodernizm (hatta post-postmodernizm) dedikleri cari / aktüel uğrakta (verili tarihsel moment) 'yazar da metin de öldü; artık sadece okurlar ve onların çoklu okumaları / yorumlamaları / anlamlandırmaları var'. İşte bu yüzden de, bu metni telif ve teklif eden müellif de, onu okuduktan sonra yukarıda işaret edilen tarzdaki itirazları serdedenler de haklıdırlar. Bir diğer deyişle, evet, o fıkrada dillendirildiği üzere, herkes haklıdır, Nasrettin Hoca da, onu eleştirenler de. Tam bir 'everything goes' durumu yani.

Benim, mezkûr imaja dair olan okumam da işte bu fasilede ve böylesi bir zaviyeden değerlendirilmelidir. 

Metnin girişinde paylaştığım 'Bir imajı (içerdiği çoğul alt metinler üzerinden çok katlı okumalar tekniğiyle) okumak; bir okumanın (zihinde / muhayyelede / mutasavverede oluşturabileceği çoğul alt anlamları resmeden imajların toplamına denk olan) görsel algısına / imajına denk midir?' sorusuna verdiğim cevabın, yukarıdaki satırların ima, iddia ve ilân ettiği argümanlar yüzünden, 'evet!' olduğu anlaşılmıştır diye düşünüyorum.


munch çığlık tablosu ile ilgili görsel sonucu
Edvard Munch'ın 'Çığlık' resmi.
epilogue:
Hakikaten, kim yaptı acaba bu güzel illüstrasyonu, merakıma mucip oldu; bilen varsa paylaşsın lütfen. Mezkûr paylaşım yapılırsa bu hora geçer, beni sevindirir (ii). 

dipnotlar:
(i): Resim ve illüstrasyon kavramları aslında farklı farklı antitelere nispet etmelerine karşın, ne yazık ki  sıklıkla karıştırılabilen ve bu yüzden de, sanki ikame kavramlarmış gibi, birbirlerinin yerlerine (yanlışlıkla) kullanılabilen grafik terimlerdir (estetik ıstılah). Bu metnin ebesi, menşeyi, 'sebebi vücud'u olan görsel / imaj resim değil, bir illüstrasyondur. 'Resimle illüstrasyon arasındaki fark nedir?' dendiğinde verilecek en muhtasar 'ağyarına mani, efradını cami' cevap şu olsa gerektir: resim tek başına (kendi kendisine, kendisi içinde) anlamsal bir bütünlüğü, değeri, işlevi olan plastik sanat eseridir. Onun, açıklanması, anlaşılması, anlamlandırılması ve anlatılması için bir başka antiteye ihtiyacı yoktur. Resim tamamdır, tamamlanmıştır, bütündür, eksizsizdir ve tamdır. İllüstrasyona gelince o, bir metnin anlamını bütünlemek, tamamlamak için yapılan grafik çalışmadır, plastik eserdir. İlüstrasyonun anlamının tamamına ermek, onun referans verdiği kosmosa bütünüyle girebilmek için mutlak surette onun mütemmin cüzü olduğu metni, ya da yazınsal ifadeyi de görmek, algılamak şarttır. Bir diğer deyişle 'illüstrasyon, anlamsal dünyasının bazı unsurlarını içermeyen, na-tamam resimdir; organellerinden / organlarından birisini ya da bazılarını kuşanmamış 'corpus'tur'. 
(ii): Benzer bir metin için bknz. http://ziyaversencan.blogspot.com.tr/2016/09/japon-imparatoru-suudi-prensi-karslad.html


Sakın Matrix üçlemesinin iddiası doğru olmasın; bir yazılımın oluşturduğu sahte / sanal bir dünyayı gerçek sanıyor olmayalım?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder